i give them butterflies, bats with my cartoon eyes

Havalar da ısındı ya şimdi, kışın odada durmaktan bunalan ben şimdi ne yapsın. Eskişehir'den Ankara'ya geldiğimde gardan çıkarken bi garip olmuştum zaten. Kızılay tabelası vardı, çok gidesim gelmişti ama minibüse binesim gelmemişti. Bir an yürümeye yeltendim ama ne kadar uzak olduğunu bilmediğim için bıraktım, taksiyle odama döndüm. Şu bitiremediğim kitaplarımı alıp dışarıda okuyasım geliyor. Kızılay'a tek başıma inip bir yere otururum ya da en yakın Cepa'ya gider Starbucks'ta en dipteki koltuğa gömülebilirim. Bunaldım lan 12 metrekarelik odadan, kampüsten. Denizin önemini de şimdi anladım, sıkılınca yanında biri olmadan rahatça gidebileceğin, istediğin kadar oturabileceğin, kitap okuyabileceğin, içki içebileceğin bir yer yok burada. Halbuki İstanbul'da olsam bunaldığım her an Kadıköy'e gidip Moda sahiline oturabilirdim ki geçen yazım tamamen böyle geçti.

Rüyamda da Çarşı'nın önündeki mis kokan dere bölgesine benzeyen bir parktaydım, daha büyük tabi deresi. Lisedeki arkadaşlarımın hepsi de oradaydı, gruplar halinde. Popüler takıma özendiğini düşündüğümüz arkadaş o gruba sonunda girebilmişti. Beni görünce Hakan diye bağırıp yanıma geliyorlardı, Ankara'dan Hakan gelmiş diyorlardı, koşarken çizgi filmi karakteri gibi düşenler vardı. Ben de mutlu mutlu geziyorum, konuşuyorum hepsiyle, özlemişim hepsini. Konuşmayı isteyip de konuşamadığım bir kişi vardı sadece, popüler grupla takılanların arasında, uzaktan beni görünce güldü, o grubun yanına gittiğimde ortada yoktu. Sonra her zamanki gibi kankamın mesajıyla uyandım........

lamaboy